Ben Hasan'ın İskeletiyim

Sevgili Hasan! Bugüne kadar senin vücudunda iş gören birçok arkadaşım konuşarak kendini anlattı. Her birinin farklı ve hususi işler görmekte olduğunu öğrendin. Fakat o organ arkadaşlarıma nerede oturduklarını veya nereye tutunduklarını sormak hiç aklına gelmedi. Hiçbir şey boşlukta duramayacağına göre, bütün doku ve organların yerleşip tutunabildiği bir zemin gerekmez mi? Bir ev yaptığınızda içine bir sürü eşya koyuyor, birçok perde, lâmba, kapı, pencere takıyorsunuz. Bunları taktığınız ve yerleştirdiğiniz asıl binanın; içi boş, duvarları örülmemiş, sadece çimento ve demirden ibaret kolon, kiriş ve hasır beton ile katları bölünmüş haline iskelet dendiğini herhalde duymuşsundur. Binanın temelden çatısına kadar bu demir ve çimentodan yapılmış (kolon-kiriş) iskeleti olmasaydı, hiçbir eşya veya ilâve kısmı bir yere oturtup sabitleyemezdiniz. Aynen bu misal gibi, senin gözüne ve beynine gizlenmeleri için sığınak vazifesi gören, kalb, böbrek, akciğer, mide ve bağırsaklara rahatça oturup çalışmaları için yer hazırlayan ve onları çeşitli askılarla asıp, ezilmemelerini temin eden çok önemli bir sistemim.

Ben diğer organ ve sistemlerin aksine daha sade bir yapı gösteririm; kemik, kıkırdak ve bağ dokusunun uygun terkib ve intizam içinde bir araya getirilmesinden yapılmışım. Fakat bu demek değildir ki, sanatlı ve mucizevi değilim. Aksine benim elemanlarım olan her kemiğin şekil ve yapı özellikleri, çok mükemmel bir biçimde dizayn edilmiş olduğumu gösterir. Benim dışımdaki diğer bütün organların; çok zarif, hassas ve kolay zarar görebilecek kadar yumuşak dokulardan yapılmıştır. Vurmalara, çarpmalara, kurumalara ve ısıya karşı dayanıksız olan beyin ve duyu merkezlerini koruma vazifesi bana verildiği gibi, senin yeryüzünde rahatça gezebilmen için, bacaklarının; her türlü işi yapabilmen için de el ve kollarının harekete uygun manivela tertibatının inşa vazifesi de, benim sistemime dahil kemiklere verilmiştir.

Senin vücudunda iş gören kemik elemanlarımın sayısı aslında 217 olmakla beraber; kalça, sağrı ve kuyruk sokumu bölgemdeki kemiklerimin parçaları kendi aralarında birleşip kaynaşarak daha kuvvetli bir yapı kurduklarından, sayı biraz azalır ve anatomistleriniz bu sayıyı 206 olarak kabul ederler. Bunların 22 si kafatasıma, 33 tanesi omurgama, 24 tanesi kaburgalarıma, 64 tanesi el-kol ve omuz kemerime, 66 tanesi ayak-bacak ve kalça kemerime aittir. Ayrıca altı adet küçük kulak kemikçiklerim, bir tane göğüs kemiğim, bir adet de dil kökü kemiğim eklendiğinde kemik sayım 217 olur. Bu kadar çok sayıda kemik kendi aralarında o kadar mükemmel bir sistem kurmuşlardır ki, insan hayranlıktan küçük dilini yutacak gibi olur. Her bir kemik parçam, yapacağı işe ve bulunduğu yere uygun hususî bir biçime ve vasıflara sahip olarak yaratılmıştır. Beynini koruyan parçalarım yassı, kol ve bacaklarındakiler silindirik ve uzun; bileklerindekiler yuvarlak; kalça ve küreklerim çok geniş ve büyük parçalardan yapılmıştır. Kemik parçalarımın üzerinde kaslarının bağlanması için uygun satıhlar, girinti ve çıkıntılar hazırlanmıştır. Her bir kemiğimin ne kadar ağırlığa, esnemeye, burulmaya ve basınca dayanabileceği bellidir. Bir çok biyomühendis kemiklerimin bulunduğu yere ve yapacağı işe göre en uygun biçimde yaratılmış oluşuna bakarak, teknolojik olarak tatbik edebilecekleri modeller üretmeye çalışıyorlar. Senin de bildiğin gibi inşaat ve köprü gibi mühendislik sahalarında çalışan mühendisler, malzeme ve dayanıklılık hesaplarında çok hassas olmak mecburiyetindedirler. Basınca maruz kalacak bir yere ayrı malzeme, çekmeye veya gerilmeye, hattâ burulmaya maruz kalabilecek yerlere de ayrı özellikte malzeme kullanılması gerekir. Eğer bu hesaplar iyi yapılmazsa, yapacağınız inşaat veya köprü çok kolay çöker. Ayrıca malzeme israfı olur; belki sağlam bir şey yaparsınız ama ağır ve hantal olur ve çok pahalıya çıkar. Bazen de iyi malzeme kullanırsınız, fakat malzemeyi yerinde kullanmadığınızdan boşa gider ve emeğiniz yine zayi olur. Halbuki Yaratıcım beni yaparken o kadar hassas ve dengeli yaratmış ki, bir tek kemiğimde yanlış bir çizgi, fazla veya eksik bir malzeme bulamazsın. Bunu ancak beni yapan Kudreti Sonsuz'un nihayetsiz ilmi ile izah edebilirsin. Senin hayatın boyunca koşarken, yatarken, zıplarken, ağır bir yük kaldırırken, başını bir yere vurarken, çeşitli sporlar yaparken, yazı yazarken, yemek yerken daha sayamayacağım yüzlerce işi en iyi şekilde nasıl yapabileceğini bilen Rabbim, benim her kemik parçamı ve bu parçalarımı birbirine bağlayan eklemlerimi en uygun biçim ve mekanizmada yaratmış. Bunun için farklı sertliklerde ve dayanıklılıkta malzeme kullanmıştır. Bunların başında kemik gelir. Kemiklerimin de hepsi aynı değildir. Kompakt kemik (yoğun veya sıkı kemik) en sert olan kısımlarımı teşkil eder. Meselâ uyluk, kaval ve baldır kemiklerimin uzun gövdeleri bu kemikten yapılmış olup çok serttir. Aynı kemiklerin eklem yapan uç kısımları ile yassı kemiklerimin içi ise, süngerimsi kemik denilen içi sünger gibi boşluklar bulunduran kısımlar daha yumuşaktır. İkinci bir malzeme olarak, hem eklem yüzeylerimin aşınmasını engellemek, hem de omurgamda görüleceği gibi, basıncı emerek omurlar arasından geçen sinirlerimin ezilmesini engellemek için, kemik uçlarına ve eklem yataklarına yerleştirilen kıkırdak bana çok mükemmel bir esneklik ve estetik temin eder. Rabbim'in kıkırdağa verdiği hususiyetler sayesinde kemiğin sertliğine bağlı olarak kolay kırılması engellenir, hareketlerdeki sertlikler giderilir. Eğer eklemlerdeki kıkırdaklar olmasaydı, hem kemik yüzeyler daha kolay aşınacak, hem de bana tesir çeşitli dış kuvvetlere karşı yapacağım hareketler, tıpkı robotların hareketi gibi mekanik ve sert olacaktı. Üçüncü olarak kullanılan malzeme ise bağ dokusu ve bu dokunun temel harcı olan kollagen proteininden yapılmış liflerdir. Bu bağ dokusu lifleri kemiklerimi ve kıkırdaklarımı bir arada tutan çok sağlam iplerdir. Bütün eklemlerim, kasları kemiklerime bağlayan tendonlar, çeşitli uzunluk, kalınlık ve özellikteki bağ dokusu liflerince bağlanıp sağlamlaştırılır. Kollagen proteininden yapılmış lifler, kemiğimin ve kıkırdağımın zemin malzemesi olarak da kullanılır. Kemik ve kıkırdak dokularının hücrelerinin ve yapıştırıcı çimento maddesinin arasında bulunan lifler, bu dokulara sağlamlık ve dayanıklılık verir. Kemiklerimdeki liflerin dağılımı, üzerime gelen basıncın yönüne ve büyüklüğüne göre belirlenir. Meselâ uyluk kemiğimin kalça kemiğine eklem yapan baş kısmındaki liflerin dağılımı ve deseninin ne kadar mükemmel bir hesap gerektirdiğini bu hususta çizilmiş bir şekli inceleyince anlarsın.



Eklemlerimin hepsi aynı derecede oynak değildir. Meselâ beynini ve duyu merkezlerini koruyan kafatası kemiklerimin arasındaki eklemler, testere dişleri gibi tırtıklı olup, birbirine tam olarak girmiş vaziyette, çok sağlam, oynamaz eklemler teşkil etmiştir. Tabiî ki, kafatasıma bu sağlamlığı veren ancak senin beyninin, gözünün ve kulağının hassaslığını bilen Yüce Yaratıcı'mızdan başkası olamaz. Zira kafatasım sadece beynini koruyan kemik bir kapsül şeklinde olmayıp, uygun yerlerinde kan damarlarının geçmesi için küçük kanallar, duyu organlarının yerleşmesi için oyuklar, omuriliğin beyne girmesi için büyük bir delik bırakılmıştır. Bütün bunlar tesadüfen olabilir mi? Omurlar arası eklemlerim ise, kafatasıma göre daha oynak, ama parmaklarına göre daha sınırlı hareket kabiliyetine sahiptir. Böylece vücudunu dik tuttuğum gibi, oturup kalkman, eğilip doğrulman ve yatman için de hareketine imkân veririm. Kol ve bacak eklemlerim de çok serbest ve her türlü harekete imkân verecek şekilde yaratılmıştır. Hele el eklemlerimin muhteşemliği!! Bütün buluş, keşif ve teknolojilerinizin arka plânında benim el eklemlerimin yaratılışındaki ustalık yatıyor, desem herhalde yalan olmaz. Kullandığınız bütün âlet, eşya ve cihazlar; sanat eserleri; yazı, kitap.. aklına ne gelirse, benim eklemlerimdeki hareket kabiliyeti ile kuvveden fiile çıkmaktadır. Eğer parmaklarındaki bu müthiş hareket kabiliyetli olmasaydı, zihninizdeki bir çok düşünce kendine tatbik sahası bulamayabilirdi.



Vücudundaki iskelete ait bütün hareketli kısımları oynatan kaslar için muhakkak benim kemiklerime bağlanıp destek almak mecburiyetindedir. Kaslarının bir ucu bir kemiğimde sabit olarak tutunurken, diğer ucu ile de eklem vasıtasıyla bağlı olduğu komşu kemiği çekerek hareket ettirir ve böylece iş yaparsın; adım atar, elini sallarsın.

Benim kendimi yenileme kabiliyetim deri kadar olmasa da yine de çok iyidir. Kırılan herhangi bir kemiğimin uçlarını sabit olarak karşı karşıya getirip bağlarsanız, osteoblast adı verilen kemik hücrelerim hızla bölünerek yeni kemik hücreleri üretmeye başlar ve kırık yerini doldururum. Kemik hücrelerimin arasına kalsiyum tuzları alarak sertleştirir ve tekrar sağlam bir hâle dönüşürüm. Sen daha ana rahminde yeni yeni geliştirilip büyütülürken, kemiklerimin gelişmesi için bol miktarda kalsiyuma ihtiyaç vardır. Annen; süt ürünleri, balık ve yeşil sebzelerle iyi beslenirse kalsiyum eksikliği görülmez. Zaten anneler kâfi miktar kalsiyum almasa da, karnındaki yavrusunda yine de kalsiyum eksikliği görülmez. Merhameti Sonsuz Rabbimiz masum yavrunun kalsiyum ihtiyacını annesinin kemiklerinden ve dişlerinden kalsiyum çekip yavruya vererek, ihtiyacını karşılar ve onun iskeletinin iyi gelişmesi temin edilir. Anne nasıl olsa kendini doyurabilecek iradeye sahiptir; yavru ise âciz olduğundan annesinden alınan kalsiyumla ihtiyacı giderilir. Doğumdan sonra ise artık gıdalarla iyi bir şekilde kalsiyum ve D vitamini almalı, ayrıca güneş ışığı da görmelidir. En büyük ihtiyacım kalsiyum tuzları ile D vitaminidir, bu vitamin ise ancak güneş ışının tesiriyle sağlıklı kemik sentezine katkıda bulunabilmektedir. Onun için özellikle küçük yaşlarda bana çok dikkat etmelisin. Bu saydığım tuz ve vitaminleri almazsan kemiklerim iyi gelişmez ve bu durum iskelet bozuklukları olarak kendini gösterir.

Kemiklerimin içindeki ilik adını verdiğiniz boşlukların da çok önemli vazifeleri vardır. Kemiklerimin içi tam olarak kemik dokusuyla dolu olsaydı, ağırlığım çok fazla olurdu ve yerinden kalkamazdın; hem de içi dolu kemikler daha sağlam olmazdı. Yapılan statik hesaplara göre içi tam dolu bir demir çubuk, içi boş bir demir borudan daha dayanıksızdır ve kolayca bükülür. Uzun ve yuvarlak kemiklerim de bu prensip dahilinde dizayn edilmiş olduğundan, bükülmeye karşı daha dirençlidirler. Kemik iliklerimin önemli bir vazifesi de; kanındaki çok önemli vazifeleri olan kırmızı kan küreciklerinin üretim yeri oluşlarıdır. Gençliğinde bütün kemiklerimin iliği kırmızı renkte olup kan hücreleri üretirken, ergenlik döneminden sonra yavaş yavaş uzun kemiklerimin iliği artık sarı kemik iliğine dönüşüp yağlanmaya ve alyuvar üretmemeye başlar. Yassı kemiklerimin süngerimsi yapıdaki kırmızı kemik ilikleri ise, bütün hayatın boyunca kırmızı kalır ve kan hücresi üretirler.

Kemiklerimin şekli, büyüklüğü ve birbirlerine olan nispetleri senin vücudunun tipini ve mevzuniyetini belirler. Esas olarak anne ve babandan aldığın genetik özelliklere bağlı olarak gelişsem de, taşımak mecburiyetinde kaldığım yüklerin, maruz kaldığım darbelerin benim gelişmeme çok tesiri vardır. Erken yaşlarda henüz daha yeni yeni kemikleşirken ağır yüklere maruz kalırsam, kırılmamak için kemiklerimin boyu uzamaz ve çabuk kemikleşmeye geçerim, böylece boyun, kol ve bacakların kısa ve küt kalır. Basketbol, voleybol gibi sporlarda ise, kemiklerimin uzaması uyarılır. Kemikleşme dediğimiz hâdise mineral tuzları ve D vitamini ile birlikte paratiroid bezinin hormonu ile de alâkalıdır. Uzun kemiklerin uç kısımlarındaki epifiz adı verilen kemikleşme bölgelerindeki bölünme faaliyetleri ile yeni üretilen kemik hücreleri kemiklere ilâve olarak onların uzamalarını sağlar. Bu kemikleşme bantları ergenlik çağından sonra faaliyetini durdurarak uzamayı bitirir. Kız çocuklarında bu durum daha erken 18-19 yaşlarında son bulurken, erkek çocuklarında 21-22 yaşlarına kadar devam eder ve onun için erkeklerin boyları ortalama olarak daha uzun olur.

Sen dünyaya ilk geldiğinde benim bütün elemanlarım kıkırdaktı, dolayısıyla çok yumuşak ve esnekti. Her şeyi bilen ve görüp gözeten Rabbim, doğumda hem sen, hem de anneciğin zarar görmemesi için böyle hikmetli bir tedbir almış. Eğer doğumdan önce kemikleşseydim, doğum esnasında zavallı anneciğin ölebilir, senin de birçok yerin kırılabilirdi. Halbuki plâstik özelliği yüksek olan kıkırdak elemanlar sayesinde doğumda sakat kalma ve ölme riski çok azalır. Daha sonra zaman içinde kıkırdak elemanlar yerini kemik hücrelerine bıraktı ve kalsiyum tuzlarını da biriktirerek sertleştim ve kemikleştim. Sadece eklem yüzeylerinde ve kaburga uçlarında kıkırdak parçalar kaldı.

Sevgili Hasan! Sıra, belki de neşeni kaçıracak bir soruya geldi: Hiç eski bir mezarın açılışında bulundun mu? Bazen mezarlıkta yer kalmayınca, çok yakın akrabalardan birinin mezarı açılarak yeni ölmüş kişiyi onun yanına gömerler. İşte böyle bir mezar açıldığında, cesedin (benim dışımda) bütün kısımlarının toprak olduğunu görürsün. Sadece kafatasımın ve bazı diğer kemik elemanlarımın çürümeden kaldığını görürsün. Çok uzun süre sonra bu kemiklerim de çürüyecektir, ama diğer dokulara göre çok geç çürüdükleri için mezar kazılarında genellikle bazı kemik elemanlarım bulunur. Geçmişte henüz Kur'ân nâzil olurken, beni yaratan Rabbime ve haşir gününe inanmayanların bazısı eline aldığı bir kemiği gösterip "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek " demişti (Yasin, 78). Hemen arkasından gelen âyet ise cevabını veriyordu: "De ki: Onları ilk defa yaratan diriltecek. O, her yaratmayı bilir" (Yasin 79). Daha başka birçok yerde, gerek ilk yaratma ile ilgili gerekse haşirle ilgili olsun, âyetlerde, hep çürümüş veya kuru kemikler geçmektedir. Demek ki, Rabbim vücudunun kemiklerine dikkat çekmek istiyor! Belki de şöyle diyor veya ben bu şekilde anlıyorum: "Ey Hasan! Kemiklerini, eklemlerini ve bütün iskelet sistemini çok mükemmel yarattım! Hayatını rahat bir şekilde sürdürebilmen için her türlü tedbiri aldım; en ince detaylarına kadar hassas bir şekilde seni eksiksiz yarattım! Bu kadar mükemmel yaratırken bir yerden model mi aldım, yoksa başka birinin plânlarını mı uyguladım? Hayır!... O halde, sonsuz ilmim ve kudretimle, seni başta nasıl hiç yoktan yarattıysam, öldükten sonra da tekrar diriltmeye gücüm yeter!"

İşte böyle Hasan! Ben böyle anlıyorum; Yaratıcımın sana ve bütün insanlara hitab eden mukaddes kitabının mesajını. Anlama ve idrak etme kabiliyetin benimkinden daha mükemmel yaratılmış. Onun için yürürken veya herhangi bir iş yaparken, uzuvlarındaki mükemmel kemik parçalarımı daima düşün ve tefekkür et! Böyle bir tefekkürün, sana yeni ufuklar açacağına inanıyor, bunu temenni ediyorum.