Vücudumuzdaki sistemler

Ben Hasan'ın Midesiyim!...

Sevgili Hasan; geçenlerde üzerimdeki komşum kalp, sana kendisini anlatırken (belki ona biraz kızmış olabilirsin) konuşmalarınıza kulak misafiri oldum ve kalbin hep iyiliğin için konuştuğunu anladım. Hem sıhhatin için nasihatler ediyor, hem de seni, kalbi sana hediye eden asıl sahibini hatırlatacak tefekkür ufuklarına yöneltiyordu. Doğrusu çok hoşuma gittiği için, ben de (mide) seninle biraz sohbet etmek istiyorum. Eğer dinlersen maddî-mânevî çok istifade edeceğini ümit ediyorum.

Ben Hasan'ın Gözüyüm

Sevgili Hasan! Sana birer emanet olarak verilmiş olan organların, uzun zamandır sana kendilerini anlatıyorlar. Dikkat edersen baştan beri kalb, mide, bağırsak, böbrek, akciğer ve pankreas gibi üzerlerindeki muhteşem sanatları gösteren arkadaşlarımın hepsi senin gövdenin içindeki boşluklara yerleştirilmiş olan organlardı. Onları küçük gördüğüm zannedilmesin, hepsi de senin hayatını arızasız sürdürmen için vazifelendirilmiş muhteşem organlardı, ama hem modern fizyoloji, hem de Ortaçağ'daki meşhur tıp âlimlerince bu organların yaptığı işlere nebatî fonksiyonlar denilmiştir. Biraz daha açacak olursam, bu organların yürüttüğü işler temel olarak bitkilerde de bulunan ve yapılan fonksiyonlardır.

Ben Hasan'ın Pankreasıyım

Hasan! Herhalde bugün beni de tanıdıktan sonra, karın ve göğüs boşluğundaki organlar olarak hepimiz kendimizi sana anlatmış olacağız. Benim diğer organlar gibi göze çok batan bir büyüklüğüm yok; hattâ çoğu zaman fark edilmeyebilirim bile. Karaciğer, kalb ve akciğerlerin yanında belli bile olmam. Ama sakın benim bu mütevazı, sakin ve sessiz duruşuma bakıp da beni küçük görmeye kalkma!. Korkunç gürültülerle tulumba gibi çalışan kalbinin ve lokomotif kazanı gibi ses çıkaran akciğerlerinin o körük seslerine bakıp da, onların benden üstün olduğuna hükmetme! Çünkü bizim hiçbirimizin diğerine üstünlüğü yoktur. Herkes kendi vazifesini yaparak Rabbimize şükretmekle meşguldür. Birimiz olmasa diğerlerimiz de işe yaramaz. Ben; çok küçük, mide ile bağırsak arasında sıkışmış, pembe renkli yağlı bir doku parçası gibi gözükebilirim, ama çok hayatî vazifelerim vardır. Boyumdan ve görünüşümden beklemeyeceğin kadar çok hayatî vazifeye uygun yaratılmışım ve bu işleri aksatmadan yürütmeye çalışıyorum.

Ben Hasan'ın Bağırsağıyım

Hasan! Şimdi bana kızacaksın "Durup dururken sen de nereden çıktın? Başka kendisini anlatacak kimse kalmadı mı?" "Uzun bir hortumdan başka nesin ki?" diye çıkışmadan önce sana dikkatli davranmanı tavsiye ederim. Benim içimdeki zâhiren çirkin görünen kıvamlı maddeye veya son kısımlarımdaki dışkılara bakıp da, yüzünü buruşturma!. Şunu bilmelisin ki, senin kalbin de, böbreğin de, karaciğerin de, beynin de ben olmasam çalışmaz!!!. "Haydi!.. Şimdi çok attın, bu kadar da mübalâğa yapma!! Alt tarafı basit bir hortumsun!!! Hiç kalbim, böbreğim, karaciğerim sana muhtaç olur mu?!" diyebilirsin, ama önce beni bir dinle, bakalım sonra yine aynı fikirde olacak mısın?

Ben Hasan'ın Akciğeriyim

Hasan Bey kardeşim!...
Önce sen arkana bir yaslan, ben de şöyle bir genişleyeyim ki, içime biraz daha fazla hava dolsun. Benim içime ne kadar fazla hava dolarsa senin beynin o kadar rahat çalışır ve dediklerimi daha iyi anlarsın. Ne alâkası mı var? Hiç alâkası olmaz olur mu Hasan! Senin vücudundaki her organının her şeyle, hattâ bütün kâinatla alâkası var. Senin beyninin çalışması için şekere, bu şekeri yakarak sinir hücrelerine enerji sağlamak için de oksijene ihtiyacın var. Oksijeni de havadan alarak kanına geçmesini sağlayan organ olan ben "Akciğer", sana bugün kendimden bahsedeceğim. Aslında kendinden bahsetmek iyi bir şey değil, ama benim yaptığım kendinden bahsetmek sayılmaz. Ben sadece O'ndan bahsetmek istiyorum, yani beni yapacağım işe uygun ve en mükemmel şekilde yaratana ayna oluyorum. Dolayısıyla gurura ve kibire kapılacak birşeyim zaten yok. Herşey O'na ait; sahip olduğum, sizin ilminizin yetişemediği, üzerimdeki bütün ince sanatlar ve hususiyetler hep O'nun, yani Rabbimizin malı, senin hayatını sürdürmen için beni vazifelendirerek senin vücuduna yerleştirmiş.

Ben Hasan'ın Karaciğeriyim

Sevgili Hasan seninle bugün vücudunun en hayatî organı olarak biraz konuşmak istiyorum. Benim kalb veya mide gibi sesim çıkmaz, beyin gibi elektrik dalgaları da yaymadığım için çoğunlukla varlığımın farkında bile olmazsın. Halbuki bu sessiz görüntüm altında bütün vücudunun kimyasını kontrol eden merkez laboratuvarıyım. Vücudunun bütün kanı benim içimden geçer ve her an müdahele ederek denetime tabi tutarım. Yanlış anlama "atarım, tutarım"derken kendi adıma konuşmuyorum, çünkü bende bu işleri yapacak ne ilim ne irade ne de bir güc var, ben sadece Yaratıcımızın bana yüklediği müthiş programa itaat etmekle yükümlüyüm. Benim yürüttüğüm kimya reaksiyonlarına ait ilim ne bende ne de seni idare ediyor gibi görünen beyninde mevcuttur. Bugün insanlığın ulaştığı tıbbî ve biyolojik bilimlerdeki bilgi seviyesine rağmen henüz yaptığım bütün işleri tam olarak öğrenebilmiş değiller.

Ben Hasan'ın Böbreğiyim

Sevgili Hasan, seninle önce arkadaşım kalp ve mide konuştu. Hem dünyada hem de öteki âlemdeki iyiliğin için sana nasihat ettiler. Onların durumları daha acil olduğu için sıramı onlara verdim. Şimdi zannedersem beni de dinleme zamanın gelmiştir. Vücudunun bel bölgesi hizasında ve omurganın sağlı sollu iki yanında, sırtına doğru sağlam bir şekilde yapıştırılıp sarılarak korunmuş çok hayatî organlarından birisiyim. Şimdi diyeceksin ki, "her konuşan ben hayatî organım" diye kendini methediyor. Beni iyi dinle ve hayatî olup olmadığıma sen karar ver!

Hasan Şükrediyor

Ey beni sanatlı ve mucizevî organlarla donatan Rabbim! Hayatta kalabilmem için hediye ettiğin organlarım yaklaşık iki senedir sırayla kendilerini tanıttılar. Daha iyi kulluk yapabilmem için her saniye, hiç durmadan vazifelerini ihmal etmeyen organlarımın, çok da farkında değildim. Sanki yolda bulmuş da almışım, pazarda çok ucuza satıyorlarmış gibi hiç düşünmeden yıllardır kullanmışım. Meğer dünyanın en kıymetli hazinelerine sahipmişim. Şimdi hastahanelerin önünden geçerken; veya bir hastahane koridorunda gezerken, içerde nakil için böbrek veya karaciğer bekleyenler, kalbinin kapakçığının değiştirilmesi için sıraya girenler, eksik organın işini telafi etmek için cihazlara bağlananlar, sigara içtiği için akciğerinin yarısı alınanlar.. gözümün önüne geliyor. Önce onlara şifa vermen için ellerimi açıp dua ediyorum; hikmet, imtihan, kaza, kader ve ecele bahane olma gibi hususları hatırımdan çıkarmadan...

Sevgili Hasan -Sayılarla İnsan-

Sevgili Hasan! Bugüne kadar hemen hemen bütün organ ve sistemlerim sana kendilerini tanıttılar; yaratılışlarındaki hikmetleri, ne kadar ölçülü ve hesaplı yapıldıklarını, mükemmel sanatlarla techiz edildiklerini anlattılar. Tabiî ki bunlar sadece seni bilgilendirmek için değildi. Elbette her organ hakkında bilgi sahibi olup, onların inceliklerini ve vazifelerini öğrenmen, sonra da hayatını bu bilgilere göre tertip etmen çok önemlidir, ama bunlardan daha mühimi, seninle birlikte canlı-cansız bütün mevcudatı kusursuz olarak yaratan Rabbimizi tanıtmaktı. Sanat eserini görüp de Sanatkâr'ını bilmemek ve takdir etmemek ne kadar çarpık bir bakış ise, insan vücudu gibi yaratılmışların en şerefli varlığı üzerindeki sanatları görüp Allah (cc)'ı bilmemek de, o kadar boş, mânâsız ve değersiz bir bilgi yüküdür.

Bugün insan vücuduna, istatistikî bir nazarla bakıp, son ibret tablomuzu sunarak veda edeceğiz.

Ben Hasan'ın Kalbiyim

Sen daha doğmadan aylar önce çalışmaya başladım ve bir dakika durup dinlenmeden her saniye göğsüne içten -tık tık- vurduğum halde hiç bana kulak verip de, "kim bu?" diye dinledin mi? Ben senin vücudunun motoru olan ve “kalb” olarak isimlendirilen bir organınım. Yıllardır beni dinlemediğin ve merak edip de bakmadığın için, bugün biraz nasihat etme ihtiyacını hissettim: