insan vücudu

Ben Hasan'ın İskeletiyim

Sevgili Hasan! Bugüne kadar senin vücudunda iş gören birçok arkadaşım konuşarak kendini anlattı. Her birinin farklı ve hususi işler görmekte olduğunu öğrendin. Fakat o organ arkadaşlarıma nerede oturduklarını veya nereye tutunduklarını sormak hiç aklına gelmedi. Hiçbir şey boşlukta duramayacağına göre, bütün doku ve organların yerleşip tutunabildiği bir zemin gerekmez mi? Bir ev yaptığınızda içine bir sürü eşya koyuyor, birçok perde, lâmba, kapı, pencere takıyorsunuz. Bunları taktığınız ve yerleştirdiğiniz asıl binanın; içi boş, duvarları örülmemiş, sadece çimento ve demirden ibaret kolon, kiriş ve hasır beton ile katları bölünmüş haline iskelet dendiğini herhalde duymuşsundur. Binanın temelden çatısına kadar bu demir ve çimentodan yapılmış (kolon-kiriş) iskeleti olmasaydı, hiçbir eşya veya ilâve kısmı bir yere oturtup sabitleyemezdiniz.

Ben Hasan'ın Diliyim

Hasan, bugüne kadar hep senin nâmına konuşurdum ve senin isteklerini, sevinçlerini, üzüntülerini, takdir veya nefret hislerini muhataplarına bildirirdim. İçinden geçen hislere, beyninde dolaşan çeşitli fikirlere tercüman olurdum. İzin verirsen bugün kendi kendimi anlatacağım. Zannetme ki diğer kardeş organları kıskandım. Aksine biz birbirimizi kıskanmayıp, güçsüz olanımıza yardım eder ve dayanışma içinde, Rabb'imizin emrettiği şekilde işimizi yaparız. Bizim birbirimize üstünlüğümüz yoktur. Her birimiz kendi vazifelerimize uygun biçim ve hususiyetlere sahip olarak yaratıldığımızdan, bizim birbirimize göre eksiklik veya fazlalığımızdan söz edilemez. Çünkü hiçbirimizde abes birşey göremezsin. Sadece ben de diğer organlardan geri kalmadığımı gösterip, senin şükrânı nimet hisleriyle biraz tefekkür etmeni istedim.

Ben Hasan'ın Derisiyim

Hasan! Aylardır bedeninin içindeki yaratılış mucizesi olan hayatî önemi haiz bulunan çeşitli organların konuştular ve kendilerini anlattılar. Onların gâyesi kendilerini anlatmaktan çok hepimizin sahibi ve Yaratıcısı, Kudreti Sonsuz'un ilminin ve hikmetinin sonsuzluğuna dikkati çekmekti. Bugün bedeninin içinden, dış dünyaya bir pencere açalım istersen?

Senin vücudunun dış dünyaya komşu olan sınır bölgesinin her türlü mesuliyeti benim üzerime yüklenmiştir. Dış dünyadaki her türlü değişikliği, sıcaklık, soğukluk, rutubet, basınç, çeşitli radyasyonlar, her türlü tahriş edici kimyevî ve mekanik tesirleri ben hissederim ve iç organlarının bu değişik çevre şartlarına göre tavır almaları için onları uyarırım. Onun için herkes beni önce bir duyu organı olarak görür ve beş duyunun sonuncusu olarak sayarlar.

Ben Hasan'ın Bağışıklık Sistemiyim

Hasan!.. Önce sana temel bir düsturdan bahsedeyim. Herhangi bir eseri vücuda getirmek için, ilim, irade ve kudret gerektir biliyorsun. Hiçbir sanatlı varlık yoktur ki, onun üzerinde Sanatkârının mührü veya izi, işâreti bulunmasın. Konuya hemen gireceğim, ancak hazırlık olması için ifade etmem gereken husus şudur: Bir eseri yapmak veya ortaya koymak için ilim ve kudrete ne kadar ihtiyaç varsa, o eseri; parçalanmadan, bozulmadan ve yok olmadan korumak da o kadar önemlidir. Günlerce emek verip, göz nuru döktüğünüz bir eseri; kurda kuşa yem olacak, çürüyecek, kırılacak veya parçalanacak şekilde kötü bir vaziyette bırakamazsınız. Yapmış olduğunuz eseri korumak için her türlü tedbiri alırsınız, çalınmaması için çelik kasalarda saklar; ışık, sıcaklık ve rüzgâr gibi sebeplerle yıpranmaması için gizlersiniz, gerekirse ilâçlarsınız, soğuk ve kapalı ortamlarda muhafaza edersiniz. Aynen öyle de, her biri bir sanat eseri olan canlıların mükemmel bir yaratılışa sahip olan vücut saraylarını korumak için de, çok hassas ve müthiş organizasyona sahip olan benim gibi bir muhafız taburuna ihtiyaçları vardır.